14 Nisan 2012 Cumartesi

bir hikaye...


                Ryuuji'den...


                 2 hafta… Bakıldığında aslında o kadar uzun bir süre gibi görünmüyor. Ama bazen bu 2 haftada bir ömür yaşayacağın mutlulukları, heyecanları, yıkımları, üzüntüleri yaşayabiliyorsun.
                Görüşmenin zamanı gelmişti artık onunla. Birkaç gündür onunla görüşmenin heyecanını yaşıyordu, günler öncesinden ne giyeceğini, ne yapacağını hatta ne konuşacağını bile planlamıştı kafasında. Ama O, karşısındaki tam aksine gayet sakin, sanki heyecanı hissetmemiş gibi soğuk bir şekilde son güne bırakmıştı her şeyi. Son gün de apar topar nerede buluşulacağı halledilmiş, yine aynı soğuk havada takılmaya devam etmişti, O. Bunu haber verirken mesajla değil de arayarak söylemesi değişik bir heyecan yaratmıştı, ufak bir umut olmuştu, “acaba” diye düşünmüştü “benim hissettiklerimi o da hissediyor mu? Yoksa fazla mı umutlanıyorum, çok mu hızlı her şey?”
                Görüşmeden önceki son gece çok heyecanlıydı. Sabaha kadar uyuyamamıştı, artık vücudu bitap düştüğü için mecburen sızmıştı, ertesi gün de heyecandan uyuyamamıştı. Ama o kadar kötüydü ki uykusunu tam alamamıştı, canı sıkkındı. Bu katlanacağı sıkıntılara değecek miydi acaba? Bu olumsuz düşünceleri kafasından sildi ve saate baktı,  hazırlanmaya başlaması gerektiğini düşündü. Heyecanını bastırmaya çalışarak hazırlanmaya çalıştı, ama bir şekilde eli ayağına dolanıyordu. Ama ona rağmen bir şekilde hazırlanmayı başardı. “Cumartesi…” diye düşündü, “çok kalabalık olur bugün yollar. Biraz gecikeceğimi söyleyeyim.” Hemen telefona sarılıp mesaj attı, vapura bindiğinde çağrısını bekleyeceğini söyleyen bir karşılık aldı. Saatine baktı, artık çıkması gerektiğini anladı. Hızlı adımlarla otobüse ulaştı, tahmin ettiği gibi kalabalıktı, hem yollar hem olduğu yer. Bir an önce vapura ulaşmak karşıya geçmek ve O’nu görmek istiyordu. Ama sanki bütün yollar onun karşısında engel gibiydi. Sabretmeyi başardı ve sonunda iskeleye ulaştı. Vapura bindi, yerleşti ve haber edeceği aklına geldi. Tam telefonu eline almıştı ki telefon çaldı, arayan O’ydu. Nerede olduğunu soruldu, vapurun şu anda hareket edeceğini söyledi. “Ben de şimdi çıkıyorum.” yanıtını aldı. 20 dakika sonra olması gereken yerdeydi, beklemeye başladı. Ulaştığını bildiren mesajı gönderdi ve 10 dakika sonra O’na kavuşacağını gördü. 10 dakika sanki bir asır gibi gelmişti, ama sonunda muradına da ermişti. Elinde telefonla geldiğini gördü, kendisini aradığını biliyordu ama o telefon çalmadan yanına ulaşıp omzuna dokunmuştu bile. “Pardon, göremedim seni, ama beni gelip bulman iyi oldu uğraştırmadın.” diye karşılık aldı. Aslında bilmiyordu ki bu cevabın altında neler yattığını…
                Halini hatırını sordu O’na. Moralinin yerinde olduğunu, uykusunu aldığını ama sadece biraz trafik olduğunu ve ondan biraz geciktiğini söyledi O. Sahile doğru yürümeyi kararlaştırdılar, hava da çok sıcaktı o gün, serin bir şeyler yemek ya da içmeyi düşündüler. Uzun bir kararsızlıktan sonra en mantıklı olanı seçip milkshake aldılar. Onun da bu kadar kıvamlı olacağını da tahmin etmemişlerdi, pipetle çekmelerine rağmen gelmiyordu. Neyse elbet zamanla eriyecek o zaman daha rahat içilir diye espri yaptılar karşılıklı. Ufak tefek sessizliklerle geçen bir yürüyüşten sonra sahile ulaşmışlardı, biraz dolaşıp oturacak yer beğendiler. En sonunda gölge bir yere oturdular. Sohbet o kadar koyu değildi, arada sessizlikler oluyordu ama normal diye düşündü, önemli değil… Ama bariz işaretleri göremiyordu. Bir süre orada oturduktan sonra O, üşüdüğünü söyledi ve kalktılar. Sahil boyunca yürümeye devam ettiler. Yürüdükçe ısındılar, “Popom soğuktan donmuş, Allahtan güneş arkadan geliyor da ısıtıyor.” esprileri devam ederek yürüdüler.
                O sırada O, akşam arkadaşlarıyla olduğundan dolayı yorgun olduğunu söyledi. “Artık yürüyecek pek halim kalmadı, canım film izlemek istiyor. Bize gidip film izleyelim mi?” diye teklifte bulundu O. Bu teklif karşısında çok bocaladı, bir süre düşündükten sonra kararını olumlu yönde verdi ve teklifi kabul etti. Onunla yalnız kalmak için bir fırsattı ama her şeyin bu kadar tozpembe olmadığını hala fark edememişti. Otobüs durağına kadar yürüdüler, yolların ve trafiğin hala daha yoğun olduğunu, eve giden yolun uzun süreceğini anladılar. Yaklaşık kırk beş dakikalık bir yolculuktan sonra nihayet indiler. Ne kadar merkezi bir yerdeyiz, buraları da hiç bilmiyormuşum, diye düşündü. Kısa bir yürüyüşten sonra eve vardılar, gariptir ki fazla sessiz bir yürüyüştü. Eve vardılar ve içeri girdiğinde, vay be ne kadar güzel bir evmiş, diye düşündü. İçeri girdi ayakkabılarını çıkardığı sırada, O çoktan içeri gidip banyoya girmişti bile. Ne yapacağını bilemeden odaya adımını attı, salon olduğundan emindi ama yine de bir kararsızlık vardı içinde, acaba gerçekten doğru mu yapıyorum diye düşündü on defa belki de yüz. Ama sonra her şey için geç olduğunu ve geri dönüşün olmadığını fark etti, hatta bu durumdan memnundu da, neden tereddüt ettiğini anlayamadı. İlerleyip sola dönüp koltuklardan birine oturdu. Çok meraklı birisiydi, daha fazla dayanamayıp etrafı dolaşmaya başladı, ailesiyle ilgili onun hayatıyla ilgili fotoğrafları inceledi. Sonra yanlış anlaşılmasın diye merakını bastırıp tekrar geriye koltuğuna döndü, beklemeye başladı. O geldikten sonra banyoyu sordu, tam karşıda olduğunu gösterdi. Hızlı adımlarla banyoya ulaştı, hemen kapıyı kapattı ve nefesini düzenlemeye çalıştı. Kalbinin neden bu kadar hızlı attığını anlayamamıştı. Çeşmeyi açtı yüzüne su çarptı, bir daha çarptı ama bir türlü kendine gelemiyordu. Kısa bir süre aynada kendini izledi, düşündü, derinlere daldı. Hala daha bazı şeylerden emin değil gibiydi, ama bir taraftan devam etmek istiyordu diğer taraftansa çekip gitmek. Ama o yanlış kararı verip devam etmeyi seçti. Banyodan çıktı, yüzüne o bilindik gülümsemesini yapıştırdı ve O’nun yanına gidip oturdu. Evinin çok güzel olduğundan bahsetti, biraz havadan sudan konuşup geyik yaptılar. Sonrasında O, “Hangi filmi izleyelim? Bak orada bir sürü var, içlerinden seç birini.” dedi. Hangi filmleri izleyip izlemediğini bilmiyordu, bir film seçiyordu gösteriyordu heyecanla ama izlediğini söyleyince geri dönüyordu ve o anda buruk bir gülümseme oluyordu yüzünde. En sonunda ne izleyeceklerine karar verdiler, ilginçtir ki animasyon bir film izlemekte karar kıldılar, O’nun bu seçiminden dolayı ise biraz şaşırmıştı. O gidip içecek bir şeyler getirdi, yanında da atıştırmalıklar. Filmi başlattılar, biraz sıkıcı gelse de yalnız izlemediği için mutluydu, garip bir histi ve uzun zamandır bunu yaşamamıştı. Biraz dikkati dağıldı film izlerken, ortalarında sıkıldığında gizlice etrafına bakıyordu, çok çok gizli bir şekilde de O’na da.
                Filmin final sahnesiyle beraber heyecan artmış, gittikçe filme bağlanmaya başlamıştı. Sonlara doğru güzel bir finalle biten filmi düşünerek, her şey güzel olacak mı acaba diye aklından geçirdi. Filmin ardından, hemen onun hakkında konuşmaya başladılar, ne kadar beğendiklerini oyuncuların ne kadar iyi olduklarını tartıştılar. Ortak olarak ikisi de beğenmişti. Ardından saate baktıklarında ne kadar zaman geçtiğini fark ettiklerinde şaşırdılar, öte yandansa gurultular gelmeye başlamıştı. Bunu duydukları zaman kahkahaya boğuldular. Ne yemek istediklerini düşündüler, ikisi de kararsızdı, ikisi de kararı birbirine bırakıyordu. Önce, evde yapabileceğimiz bir şeyler var mı, diye sordu. O ise evde malzeme yok mecburen dışarıdan söylememiz gerekiyor, dedi ve internetten pizza söylediler. İkisi de bu markayı çok sevdiklerini söylediler, bir kampanyalarının hala devam ettiklerinden ve bunun yıllardır sürdüğünden söz ettiler. Daha önceki zamanlarda da bedava çok fazla pizza yediklerini söyledi O. Sipariş ettiler pizzalar gelene kadar koltuklara yayılıp anın tadını çıkardılar, geyik yaptılar, kahkahalar sessizlikler birbiriniz izledi. Pizzacı çocuk gelip kapıyı çaldığında da yine sessizlik vardı, tam zamanında imdada yetişti. Kalkıp pizzaları alıp parasını ödediler. Hemen bardaklar içecekler tabaklar hazırlandı ve yemeğe hazırdı her şey. Güzel anılardan bahsedip yemeklerini yediler, hatta fazla bile yemişlerdi ikisi de tıka basa doymuştu. Bunu tatlı doygunluğun üstüne koltuklara serildiler ve biraz yediklerinin yatışmasını beklediler. Sonra saatin yeterince geç olduğunu fark edip, gitmesi gerektiğini söyledi yoksa evde bazı sorunların yaşanabileceğini izah etti. Gariptir ki çok doğal karşıladı bunu O, ve memnuniyetle onu otobüs durağına ya da vapura götürebileceğini söyledi. Vapur güzel olur bu saatte diye düşündü ve arabaya atlayıp iskeleye gittiler. Yolda her zaman dinlediği müziklerden birkaçını dinledi, müzik zevklerimiz ne kadar benziyor neredeyse aynı şeyleri dinliyoruz diye geçirdi aklından. İskeleye az kalmışken ne kadar güzel vakit geçirdiğini düşündü ve bunun bitmek üzere olduğunu fark edince bir burukluk sardı onu. Ama belli etmedi hiçbir şekilde, her zamanki gülümsemesi vardı yüzünde iskeleye vardıklarında. O gülümsemeyle ondan ayrıldı, hoşça kal dedi ve el salladı. Ardından iskeleye yürüdü arkasına baktı ve onun yavaştan uzaklaştığını ve trafiğe karıştığını gördü. Nedendir bilinmez gözleri dolmuştu, derin bir nefes alıp gözlerini kapatıp kendine gelmeye çalıştı. Sonra kafasını kaldırıp vapura doğru yürüdü
                Eve vardığında saat gerçekten geç olmuştu, neyse ki bir sorun olmamıştı evde. Gayet mutlu bir şekilde eve girdi, ama sessiz olması gerekliydi. Mutlu bir şekilde hazırlandı ve yatağına girdi. O’nu düşünerek yatağına girdi ve uykuya daldı. Ertesi sabah çok ilginçtir ki uzun zamandır hissetmediği bir neşeyle uyandı gayet mutluydu, bunu da kimseye belli etmek istemiyordu, soranlara da bir şey yok diyip geçiştiriyordu. Günün bu şekilde mutlu geçirirken bu mutluluğunu kelimelere dökmek istedi ve bilgisayarını açıp yazmaya başladı. Yazdıkça devamı geliyor, kendi mutluluğunu kelimelere dökmek yetmiyordu. Yaptığı şeyleri, mutlu olduğu anları, beraber zevk aldığı durumları yazdı. Anlattıkça açıldı, durduramıyordu kendini, ama sonra fark etti yeterince yazdığını ve sonuca bağladı. O’na gönderip göndermeyeceğini ne gibi sonuçları olacağını düşündü, ölçtü tarttı durumu. En sonunda saf duygularıyla yazmış olduğu bu yazıyı ona göndermeye karar verdi. Kopyalayıp yapıştırdıktan sonra gönder tuşuna bastı. Artık her şey için çok geçti, istese de geri dönemezdi. Ama o halinden memnundu ve sonuçları ne olursa katlanmaya hazır olduğunu düşünüyordu. Acaba gerçekten öyle miydi?
                O gün bekledi bekledi… Ama ondan bir cevap gelmedi o gün boyunca. Canı biraz sıkılmıştı bu duruma. O kadar güzel geçen bir günden sonra hemen attığı mesaja güzel bir karşılık bekliyordu. Vakit öldürmek için bir şeyler yaptı, hatta geceyi zor etti. Hemen yatağına girdi ve ertesi günün bir an önce gelmesi için uykuya daldı. Ertesi gün okulu vardı, sabah hazırlandı mesajlarını kontrol etti hala bir şey yoktu. Hazırlanıp okula gitti, o günün kendisine zulüm gibi geldi, sanki dakikalar geçmek bilmiyordu bir an evvel eve gitmek için can atıyordu. Sonunda dersi bitmişti, arkadaşlarıyla takılmadan o gün direk eve geldi ve bilgisayarını açtı. “Oh be! Sonunda cevap gelmiş, hemen açıp okuyayım.” diye geçirdi aklından. Mesajı açtı, okumaya başladı gözleri satırları indikçe daha fazla açılıyordu şaşkınlıktan. Artık onlar maksimum seviyeye ulaştığında ağzı açılmaya başladı. Okudukları karşısında şok oluyordu, inanmak istemiyordu. Onun yazıp yazmadığından emin olmak istedi ama o yazmıştı kabul etmeliydi bu durumu. Mesaj kısaca şu şekildeydi: “Gerçekten çok güzel bir gün geçirdim, o anlattığın şeyleri okudukça gerçekten bir şeyler varmış gibi geldi aramızda. Ama aslında seni o kadar etkileyeceğimi düşünmemiştim. Doğrusu seninle ne kadar güzel bir gün geçirmiş olsam da aslında benim kalbim başkasına ait. Seni böyle üzmek istemezdim, ama gerçekler böyle…”
                Bu cümleleri okuduktan sonra bir süre kendisine gelemedi. Bilgisayar başında donup kalmıştı. Ne yapacağını düşündü, bu durumdan nasıl kurtulacağını. Paniklemişti adeta, sonra ellerinde ıslaklık fark etti, gözleri dolmuş ağlamıştı ama o kadar büyük bir şok yaşamıştı ki bunu daha sonra fark etmişti. Koşarak kendini yatağa attı ve hıçkırarak sessiz bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Ağladı ağladı, ta ki gözlerinde yaş kalmayana kadar. Sonra bazı şeylerin kabullenilmesi gerektiğini anladı, rahatlamıştı elini yüzü yıkadı ve tekrar yatağına dönüp uyudu…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder