8 Haziran 2012 Cuma

BEN BU ÇAĞIN İNSANI DEĞİLİM


çakıl...:)


hiçbir zman kendimi yaşadığım çağa uygun hissetmedim,yaşıtlarım bilgsayar oyunnlarıyla büyüdü......aterim, bilgsayarm  vardı evde, olmadığından değil ama hiçbir zaman ilgimi çekmedi...şimdi bile bilgsayarda yaptğm tek şey internette gezinmek...hiçbir zaman anlamadım teknik özellklerden...anlamakta istemedim...istemiyorum! neden bilmiyorum ama sanki burda yaşıyorum ama herşey havada..hiçbrşey oturmuyo yerine...yaşıyorum ama geçici bir durum sanki...sanki değişicek biliyorum...o yuzden yerleşmiyorum...bırakıyorum oyle kalsın...sahiplenmiyorum...iyi bişey değil belki ama umursamıyorum..umursamadığımı da umursamıyorum...
yok reenkarnasyona falan da inanmıyorum ama yaşadığım çağın yada yaşadığım yerlerin beni çok mutlu edememesi gibi bir sorun var...


22 yaşımdayım ancak hiç tanık olmadığım 70li 80 li yılların bir özlemi bir arayışı  var içimde....
bilgisayarların olmadığı...o harika müziklerin yapıldığı...bahçeli evlerle dolu...kapı önlerinde çekirdek çitlenen....
 belki de 80 lerden istedğim sadece müzikleridir...içimdeki arayış başka...


sanırım asıl istedğim özellikle ege'de denize kıyısı olan bir köyde yaşamak.....
bir insanın '22 yaşında daha okulu bitmemiş içi kıpır kıpır olması gereken bir insanın' kurduğu hayalin egede bir köyde...emeklilik hayatı gibi sessiz bir hayat olması
...bana bile tuhaf geliyo ama böyle ....:/
öyle bir ev ki istedğim...yıkık dökük...sadece bahçesnde çardak olan...bahçede küçük bir bahçe oyle bilmemkaç dönüm değil...evin önünde sedir var...tahta masanın üstünde bir tabak kiraz...çok sevdiğim köpeğim sedirin altında uyuyor...canım sıkılınca kapının önüne çıkıp egeli kadınlarla çekirdek çitliyorum....orda o kdar  uzun yaşamalıyım ki şivem  de onlara benzesin...
çok sıcak olunca denize gidelim...dönünce kumlu ayaklarla içeri almasın annem...bizde sedirde dinlenelim...sedirin örtüsü o kadar eski olsun ki ya kirlenirse diye dertlenmeyelim...
arkadaslar uğrasın akşam üstü...yemek hazırlayalm...gecenin körüne kadar sohbet edelim o bahçede..


o kdar umursamıyorum ki ...seneye okulum bitecek...hala ne iş yapmak istedğimi bilmiyorum...bilmedğim gibi düşüünmüyorum da...


sadece evimi istyorum...tüm sevdiklerimle yaşayacağım o güzel kasabada terliklerimle dolaştığım bahçemi istiyorum...




oraya gitsem herşey tamam olacak...
içimde olmayan heyecan belkide ozama gelicek bana....bilmiyorum ...
yoksa cennet mi bu aklımdaki değişmeyen görüntü??
nasıl gidilir?
birkaç yol biliyorum ama garantisi yok ..:))
















6 Haziran 2012 Çarşamba

şimdi bebeler çok mu şanslı?

*non domandare

Sene 96 sanıyorum. Evde her zamanki gibi kardeşimle itişip kakışıyoruz. Şimdi anlıyorum aslında bu olağan sürecin ta kendisi. Cocuklar kavga ederek anlaşırlar büyüklerinin tam aksine. Babam geliyor elinde bi kutu var. Kızıma aldım diyor kapıdan girince. Kardeşime bişey alıp almadığını şimdi düşününce hatırlamıyorum. Nasıl hatırlayabilirim ki, 6 yaşındaki küçük bir kıza hediyeyle gelen bi babadan başka göz neyi görür. Annem görüyor ilk önce ne gerek vardı diyor, ne gerek vardı bir sürü taksidimiz var ayın sonunu zor getiriyoruz evi yeni aldık taksitlerimiz var.. Annemin sesi hiç susmayacak gibi geliyor belki de susmuyor bilemiyorum. Babamın elinden hediyemi alıyorum. Hiç beklemediğim bir zamanda neden böyle bir şey aldığını merak ediyorum. Şimdi düşününce hiç çocuk olmadığımı anlıyorum.o yaştaki bi çocuk bunları düşünür mü?
Bi tane barbie bebek gördüm ilk. Üstündeki elbise pembe, satenden yapılmıs, sarı saclı bi bebek. Benim bir sürü vardı halbuki. Kutuyu nasıl cabucak acıp bebeği elime aldığımı hatırlamıyorum. Nasıl seviniyorum tarif edemeyeceğim duygular içinde kalmak nasılmıs o an anlıyorum. Küçüçük bi kızı en fazla bu kadar mutlu edebilirsiniz. Barbie benim sahip olduklarımdan biraz farklı. Bakıyorum dizleri kolları yani eklem yerleri kırılabiliyor. Et bebek denilen bi barbie. Aman Allah’ım hiç böyle bir şeye sahip olmamıştım hatta görmemiştim bile. O kadar seviniyorum ki gözlerim doluyor. Babama sarılıyorum ama dokunsa ağlıycam bunu da biliyorum. Küçük aklı, neden gözlerimin dolduğunu da anlayamıyorum. Sahi sadece üzüntülü bi durumda ağlamaz mıydı insan? Ya da kardeşimle kavga edip annemin yanına şikayete gidince ağlanmaz mıydı? Bir çok duyguyu aynı anda yaşıyorum, karmakarışık tam olarak ne hissettiğini bilmeyen ve en önemlisi hayatında ilk defa mutluluktan ağlayan küçük bi kız oluveriyorum. ..
Bir daha hiç sevinçten ağlamadım. Cok sevindiğimi hatta olmayacak şeyleri yaşadığımı da kabul ediyorum ama bu zamanlarda da mutluluktan ağlamadım. Mutluluk zirvesine 6 yaşında bi barbie ile çıkıp orda da bıraktığımı düşünmek istemiyorum. Düşünüyorum ama düşünmek istemiyorum. Hayatta yapılacak, gezilecek, okunacak, izlenecek… listelerim olsada en cok istediğim tek şey sanırım tekrar mutluluktan ağlamak. Eğer ağlayacaksam bu mutluktan olsun istiyorum ki bunda bütün insanlık hem fikirdir sanıyorum..