22 Mart 2013 Cuma



         

     Aslında Düşünmemek Gerek Ya, Bazen Kaçıyor



          Önce aç bunu, sonra oku, acelemiz yok.

          Düşünürsün durursun aynı şeyleri, sonra gün aydınlanır ya da ineceğin durağa gelmişsindir, sipariş ettiğin kahve gelmiştir, bir çocuk bağırmıştır sokakta veya hayatın akışındaki bir başka şey bir anda çekip çıkarır seni bu çıkmazdan. Unutursun o an, kurtulursun. Konu değişmiştir, yapman gereken işler vardır. Sonra yalnız kaldığında, sadece nefesinin sesini duyduğunda gözlerini kapatır yine düşünürsün; senin olamayanları, içinde kalmışlıkları, dokunamadığın hayatları, tutunamayışını... Her gün, her gece, gözlerini açıp yaşadığın hayatı farkettiğin bi kaç saniyelik süreçten tekrar bilincin kapanıncaya kadar. Kimse tam olarak bilemez nasıl olduğunu, genel "iyiyim"lerle doludur hayatın, öylesine sorulmuştur zaten nasıl olduğun. Aslında kimsenin, seni senin kadar düşündüğü yok çünkü. O kadar da merak etmiyorlardır halini kendi hayatlarının doluluğunda. Hem kimseyi de aynı sıkıntıları sürekli anlatarak sıkamazsın ya, boşverir susarsın; güçlü de görünmek gerek nihayetinde. En azından öyle hissetmek elden geldiğince. Annem anlamasın der gülümsersin. Belki biraz içersin. Mutluluğu çağırmanın en kolay yolu sanırsın. Ya tam da beklediğin olur her şeyi unutuverirsin, sadece o an önemlidir ya da günlerden beri hiç olmadığın kadar fazla dibe çökersin. Hıçkıra hıçkıra uyursun. Gün geçer, gece geçer. Sen öyleyken nasıl devam eder her şey bilmezsin ama beklemez ki zaman, ne zaman durdu ki sen düştüğünde, kimin için durdu ki... Her neyse, boşver, bakalım; en çok kullandığın kelimeler olmuştur yüzündeki o oturmamış gülümsemeyle. Bi gün biter belki, ruhunun içine kapandığı kafes kırılır, açılır, kaçarsın, belki. Her neyse... boşver.


                                                                                                                                       Sol Anahtarı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder